17 Kasım 2013 Pazar

Gece...

      Deniz, balıkçıl kuşunun tüyleri gibi simsiyah, ardımızda liman fenerin aralıklı keskin ışığı, motorun mırıltısı ve kaptanın zaman zaman açtığı projektörün denizin üstünü dar bir ışık hüzmesiyle taraması, tekrar karanlık ve sessizlik.

     Bu kadar çok yıldız ne zaman geldi gökyüzüne ve bu kadar parlak...

     O gece, burnum tıkalı olduğu için dalmayacaktım. Teknede dalıcılara yardım edecek ve yıldızların tadını çıkartacaktım. Aklımdaki tek düşünce, teknenin demirleyip, tüm dalgıçların suya inmesi, sırtüstü yatıp yıldızları seyretme anımın gelmesiydi. Denizin ve sessizliğin büyüsünü yara yara ilerlerken Kaptan aniden bana seslendi: Hocam!, yukarı gelir misin hemen?

     Yukarısı: Kaptanın Köşkü, daha önce hiç çıkmadığım, Kaptan'a ait teknenin sır dolu köşkü.

     Hızlıca merdivenleri tırmandım, kaptan köşkünün açık kapısından Süleyman kaptan gözünü rotadan ayırmadan bana birşeyi işaret ediyordu: seyyar projektörü.

     O zamana kadar bu ufak teknede bu kadar karışık cihazların olduğunu fark etmemiş olmama şaşırdım. Sanki uzay gemisinin kumanda odası gibiydi burası. Kaptan, bir takım düğmelere basıyor, değişen ekranları yorumluyor, zaman zaman hızını arttırıyor, zaman zaman duruyordu. Ve durduk, benden yedek ışıkla tarif ettiği noktayı aydınlatmamı istedi. Sessiz ve karanlık bu denizin ortasında tek biz vardık bence. İçim garip bir heyecanla dolmuştu, her sabah geçtiğim bu yerde, denizin ortasında, Kaptanı tedirgin edip durduracak, benden yardım istemesine sebep olacak ne olabilirdi? Aniden yükselen bir kaya parçası mı? Büyük bir yaratık mı? Sessizce avlanan kaçak bir balıkçı mı? Ne olabilirdi? Çok heyecanlanmıştım ama Kaptana da bir şey sorup dikkatini dağıtmak istemiyordum.
 
     "Tamam", dedi Kaptan. Tekrar hareketlendik, yedek ışığı elimden alıp yerine koydu. "Neydi o, niye durduk?" dedim, "Bir şey değil, radarda bir şey vardı, ama gördün işte yokmuş" dedi.
 
     Artık peş peşe sorabilirdim sorularımı. Tek tek sordum, hangi cihaz ne işe yarıyor, nasıl çalışıyor diye. Sıkılmadan hepsini cevapladı, uzun uzun, bir çocuğa anlatır gibi. Gece yol almak ne zormuş gerçekten. Ama Kaptan gayet rahat ve kendinden emindi.
 
     Yanımda sıcak kahvem, tekneye vuran minik dalgaların ufak sesleri ve kayan ilk yıldız...
 

(Fotoğraf :Çeşme, gece dalışı, Onur Şener)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorum ve sorularınız benim için değerli, teşekkür ederim